anneler günü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anneler günü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mart 2012 Perşembe

Cennetin annelerine saygılarımla


-bütün kadınların yürekleri, anne yüreğidir-


"-Anneler günün kutlu olsun canım annem. Cennet annelerin ayakları altındadır. Ana gibi yar olmaz." çok duyacaksınız bugün bu sözleri. Bizi doğurup, büyüten, emziren, yok gününde yediren, uykusunu feda eden gecesini gündünüze katan, onlara kötü zamanlarında öf bile demememiz gereken insanlar, annelerimiz....
Yarın ne olur bilmem ama bugün hakkınızda çok şey yazılacak. Ben de kendi annemin şahsında tüm annelerin ellerinden hürmetle öpüyorum. Saygılarımı sunuyorum.

Dün gece anneler günü ile ilgili bir yazı yazmayı düşündüğümde yukarıdakilerin hepsinden başka bir soru geldi aklıma. Sordum kendi kendime bir anne için "Cennet" nedir, neresidir?" Evladının yanı değil mi? Bir çok anne cennet meyvası diye koklamaz mı evladını. Öyle sever, hayatını onunla tümleştirir değil mi?

Hatta öyle ki. "canavar anne" diye atılan başlıklarda, istemeden çocuk sahibi olanlar, onları öldürmeye yeltenen insanların bile o cinnet hali dışında bambaşka duygular ile rahimlerine düştüğü andan itibaren çocuklarıyla farklı bir ilişkileri olduğuna inanmak istiyorum ben. Sadece annelik bile kadınların erkeklerden üstün olduğunu düşündürmeye yeter bana. Buna rağmen anneler de çocukları gibi zaman zaman şiddet mağdurudur bu dünya da, o da işin başka acı yönü.

Dün aklıma düşen ikinci soru. "Anne olmak isteyip de olamayan kadınlar"la ilgiliydi. Nice kadınlar var ki, ya sağlık sorunları, ya bebeklerini kaybetmiş olmaları veya evlenmemiş olmaları vs. yüzünden anne olamıyor. Ama annelik hasreti ile yanıp tutuşuyor. Bir bebeği doğurmak "anne olmak" için yeter koşul mudur? "Doğuran mı, besleyip büyüten mi? anne sayılır" "Biyolojik anne" lik gibi kavramlar tartışılmaya başlandı toplumumuzda. Tabi ki "bir canlıyı hayata getirmek çok sıradışı ve özel bir şeydir." Annelik duygusunu ilk evrelerinden itibaren tatmak, o sıkıntıyı ve vücudundaki, ruhundaki değişimleri yaşamak, doğum ve sonrasında uzun süren bir çileli yolculuk bir kadın için çok özel bir referans ve artı bir değerdir. Kabul ederim.

Ancak, yüreği insan sevgisi ile dolu, çocuk hasreti ile yanan bir çocuk gülümsemesi gördüğünde, içinde ince bir sızı duyan, yüreğindeki kuşlar sürü sürü havalanan kadınlar yok mu? Bir çoğu evlatlık edinmek için çırpınan, ya da tüp bebek yöntemleri ile başarısızlıkları durmadan yaşayıp üzülen kadınları da kasdetmiyorum.  Onların dışında da kardeşinin, akrabasının veya yuvalardaki kimsesiz çocukların başını okşayıp, onların gülücüklerinde kendi içindeki hüznü giderecek mutluluklar ararken, bir yandan da yüreği sızlayan o güzel kadınlardan bahsediyorum sizlere. Onlar da elleri "anne" diye öpülmeyi gerçekten hakeden kadınlar değil mi?

Hiç evlenmemiş, hiç anneliği tatmamış ve bu dünyaya bir anneyle bir babayla gelip, belki de canından bir parça bırakmadan gidecek kadınlar. Komşu çocuklarının mutluluğu ile mutlu olan, onların sorunları ile ilgilenen, yuvada gözü yaşlı bir çocukla kahrolan, sokakta çocuğunu azarlayan bir anne görüp için için ağlayan kadınları. Çocuklar için kendini feda eden ama bir çocuğa anne olamamış, onu yüreğine yaslayıp emzirememiş, saçlarını koklayıp okşayamamış ama bunun için deli divane olan kadınları. Çocuklara yardım için, onları korumak için çırpınan kadınları. Sizleri...

Bir anne için çocukları "cennet meyvesidir" demiştim. Bu güzel kadınlar belki anne olamadılar. Belki bir çoğumuzun artık kıymetini bilmediği bir çocuğun "anneee" diye seslenmesinin hasretini daima en derinden hissettiler. İşte o kadınlar gizli ya da aşikar çocuklar için yaptıkları güzelliklerin, onlar için çırpınışlarının mükafatlarını her iki dünyada da alacaklar bana göre.

Anne olamasa da elleri öpülesi kadınlarımız onlar. Bu anneler gününde her yavru annesine sarılırken, onlar da kendilerine "anne" diyen bir bebeği arayacaklar. Belki gidip yaşlı annelerine, teyzelerine, ninelerine sarılacaklar. Belki kaybettikleri annelerinin mezarlarına kapanacaklar gözü yaşlı.

Cennet, her kulun istediklerini ve umduklarından çok daha fazlasını bol bol bulacağı, yaşayabileceği bir yer diye tarif edilir. Düşündüm dün gece, gözlerim yaşardı. Yüreği çoktan anne olmuş, ama bedeni anneliği yaşayamamış bir kadın olarak cennete gitsem ne isterdim diye düşündüm. "Anne olmak" dedi içimden bir ses. Küçük çaplı bir araştırma yaptım, ilahi referanslarda herkesin cennette 30'lu yaşlarda olacağı, küçük yaşta ölen çocukların cennet kapısında annesini bekleyeceği yazıyordu. Ama aklımdaki şu sorunun cevabını bulamadım.

Bu dünyada kendini çocuklara adayan, evlat hasreti ile yanıp tutuşan, anne olmak isteyen o güzel kadınların cennette "Anne" olmaları mümkün mü diye. Aklım, zihnim beni şu cevaba götürdü. Bu dünyada yüreği bir çok kadından çok daha anne olan o güzel insanları, Rabbim öbür dünyada "Anne"likten mahrum etmeyecektir. Onların evlat özlemini, hasretini doya doya giderecektir dedim içimden.

Ben bugün tüm annelerin yanında. Çocuklar için yüreği sızlayıp, kanat çırpan "yürek annesi" bütün kadınların da "Anneler günü'nü kutluyor, ellerinden öpüyor, bu anlamlı günde önünüzde saygıyla eğiliyorum.

Erkan BAL
Gazeteci-Yazar
1MKalem Sitesi Admini

* Bu yazı dünyada ve ülkemizdeki tüm yürek annelerine ve özellikle "1MKalem çocuğuma dokunma kampanyası"na gönülden destek veren tüm bayan blog yazarlarına ithaf edilmiştir.

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Anneler gününde baba ve kızına dair



Melike Lipstick ile makyaj yaparken sorar:

-Sen çocukken ne yapardın baba?

Hayatına tv izleyerek başlayan bir çocuktan başka nasıl bir soru beklersin ki. Kış günlerinde evlerin hapishaneye döndüğü bir ortamda kızıma ömrümün çocuk zamanlarının yazlarına gidip "beni" çocuk Erkan'ı getirmeliyim şimdi?


-Bilyelerim, topacım, mahalle kızlarıyla seksek oynamışlığım.

-Bir türlü ip atlamayı beceremeyişim.

-Sapanımla komşu pencerelerini kırmışlığım, yaramazlığım

-Çelik, çomak ve tahta kılıçlarla çocukluğum...

Daldığım hayallerden biri beni uyandırsın derken Melike dürttü.

-Başka neler yapardın baba?

-Okula giderdim, ders çalışırdım. Şarkı söylerdim, şiir yazardım.

Bunlar yaşına uygun değil ki. Ne demeliyim şimdi ben bu kıza derken yine Melike'nin sesi:

-Daha küçükken, neler yapardın... Bebekken?

-Baba sen bebek oldun mu?

-Oldum tabi kızım. Ağlardım bebekken. Emeklerdim

-Yok baba, Baba sen bebekken altına çişini yapar mıydın?

-E, kem küm... Yapardım tabi.

-Ha ha ha... Komik çok komik. Haha ha baba....

-Melikeeeeeeee. Yoksaaa altını mı ıslattın?

-Hayırrrr baba. Ben çişimi söyliyom ki....

-Gülmeee Melike Gülmeeee

-Komik babaaaa çokkk komikkk...

-Sen bebekken...çok komikkkkk..

II

-Baba?

-Buyur Melike'm

-Siz annemle evlenirken ben nerdeydim?

-E şey kem, küm...

-Üüüüü.... Ben görmek istiyodum ama. Düğüne gitcektim..

-Bak kızım, şey kem küm...

-Yeniden düğün yapın bana ne...

-Tamam kızım yaparız.

-Baba ben gelin olim, sen damat...

-:)



III

-Baba burnunda ne var?

Ha, ne? baba az telaşlı burnuna dokunur.Birşey bulamaz.

-Bişi yok kızım.

-Yok baba burnunun içinde ne var.

-Nası yani. Şey işte bişi yok.

-Niye delik o zaman?

-E kızım hava alıyoruz. Bak şimdi birini tıkadım parmağımla -uffff nefes veriyorum, alıyorum.

-İgggk baba iğrenç, çek elini burnundan.

Ağzımız var nefes almak için...

-Burnumuz koku da alıyor kızım.

-Hımmm...

IV

-Üşütceksin. Açma üstünü başını...

-Göbeğime bakcam baba...

-Kızım napçan şimdi göbeğini üşütçeksin.

-Göbeğimiz ne işe yarıyo baba?..

-Bak Melike sen küçük bir bebekkken....................................................

(baba elinden geldiğince usturuplu göbek kordonu anne ve bebek ilişkisini anlatır...)

-Babaaaaa

-Efendim kızım

-Ben göbeğimi seviyorummmmmm

-:) Sev Kızım...



Erkan BAL & Melike Minem